Bağımlılık

Az önce bir televizyon programı izliyordum. Bir doktor madde bağımlılarıyla ilgili bir şeyler anlatıyordu. Konuşması sırasında “Bağımlılık” Kelimesini açıklarken şöyle bir şey söyledi:

- Bağımlılığın özünde bu işin nükslerinin varolması vardır. Bağımlılık tekrar edebilen, tekrarları olan bir hastalıktır. Bir bağımlı bağımlılığıyla ilgili, bağımlılığını bitirmek gibi bir şey söz konusu değildir. Bağımlılık bir kere başlayan ve devam eden bir süreçtir. Ama ayık kalmak ve temiz kalmak mümkün olabilecek bir şeydir.




 





 




Bağımlılık : Bağlı olma durumu, Bağlılık duygusu, merbutiyet
Aşk : Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi,

Bkz. TDK



Reveur : Koray ÖZBEY

-Bağ-

Bağ : Üzüm yetiştirilen bahçe.
Bağ : Bir şeye duyulan aidiyet ve sahiplenme hissi.
Şarap : Bağda yetişmiş üzümlerin, toprağın ruhunu bize aktarması.
Sahiplenme : Kaybetme korkusunu en çok tetikleyen şey. Aşırı aidiyet.
Toprağın ruhunu anlamak : Yaşamı anlamak. Yaşamın bir parçası olduğunu kavramak.
Aşk : Her türlü Aşırı aidiyet.

Gerçek Aşk : Mesafe tanımaksızın bastığın toprağın elbet bir yerde ruhlarınızı birleştiğini anlamak.












Reveur : Koray ÖZBEY

-Trio-

Cohen – Şarap – Samsun






Kaygılarımız kadar varız bu dünyada. Kaygısızlıklarımız kadar da mutlu.

Var oldukça Mutsuz. Mutlu oldukça hiçiz bu dünyada yani.

Mutsuzluk + Mutluluk = Hayat
Varlık + Hiçlik = Hayat
Mutluluk = Hiçlik
Mutsuzluk = Varlık
Matematik = ?
Kaygılara daldığımız mutlu anlar = X

Her zaman güzel şeydir “X”


Varlık ve Hiçlik = Hayat




































Reveur : Koray ÖZBEY

Anlatmak… Anlamak…

Otobüste Buket’le birlikte şehir içi seyahat halindeydik. Okuldan çıkmış diğer kimliklerimize doğru ilerlemekteydik. Yine yanak ve otobüs camı paralel, alınan nefes buharlaştırıyor camı. Bir dolu insan, Bir dolu hayat akıyor sokaklarda. Bir kısmı da bizimle birlikte seyahat halinde.  Düşüncelere dalmışız topluca otobüsün gürültüsünün sessizliği çerçevesinde. Yolda tekerlekli sandalyede bir çocuk gördüm. Koşması gereken zamanda yürümeye hasret. İçim ürperdi. Nefret ederim içimden “Yazık”ın geçmesinden. Hemen konuyu değiştirdim kendimden. Ben acaba süper kahraman olsam ne olmak isterdim diye…

Görünmezlik?
Neden öyle bir şey isteyeyim ki? İleri düzey dedikodu manyaklığı…

Uçabilmek?
Ne gerek var kuş muyum ben.. Ayrıca yapa yalnız uçmaktansa yürümeyi tercih erim.

İnsanların zihnini okumak?
Amaan Allah korusun.. Bu halde bu kadar acı çekiyorsak…

Marvel’den DC’ye Heroes’dan Starwars’a şöyle bir gezdim.. Yok ağabeycim bilinen süper güçler hiç de süper güç değiller bana göre.

Ve bir anda buldum nasıl bir süper kahraman olmak istediğimi… Ve Hayatın sırrını bulmuşçasına Buket’e döndüm. Daha yüzünde yaşamın izlerini barındırmayan Buket’e…

“Buldum” dedim… “Nasıl bir süper kahraman olmak istediğimi buldum”

Heyecanla döndü Buket. “Ne olmak istiyorsun Alper abi?” Çok muhteşem bir şey bekliyordu belikli.

“Öyle bir gücüm olacak ki, duyguları kelimelerle anlatabil cem. Ve karşıdaki de anlıyacak.  Hem kendi duygularımı hem de karşımdakilerin duyguları kendilerine.”

Şöyle bir yüzüme baktı hafif bir gülümsemeye. “ Bu mu be Alper Abi? ”




































Reveur : Koray ÖZBEY

Çünkü Ayrılıklar da sevdaya dair...

Yapılanların hep boşa çıktığını, sandığımızda !
hepsini kendimize yaptığımızı farketmemiz gerekecek !
O gün kendimize, herşeyle kavuştuğumuzu kabulleniriz,
belki !
ama ;
kavuşunca sardığın yürek
kara'nın içinde kara bir yıldız olarak bile kalsa.
Sana kendini emanet koydu insan.
Seni, kendi sanarak.

G.Aytemur

                  :: US ::


Gerçekler Yüze vurunca Gerçek...


Düşünmek gerekiyor..
Gerçeklik olgusunu..
Bize göre mi? Çevremize göre mi bizim gerçekliğimiz.
Bunların davranışsal yansımaları. Bazen cesaret, bazen aptallık.
Neden insanlar hayal ettikleri bizde hayal ettikleri bizi görmeyince bize kızıyorlar? Biz mi suçluyuz..

Gerçek olan biz hangisi?
Bizim insanlara tanıştırdığımız mı?
Tanıştırmaya Korktuğumuz mu?
Balıklar bunun için mi konuşmuyor ki? Nasıl yüzüyorsa biz onu öyle seviyoruz…











Neden?

Bir söylemek istediklerim var.. Birde söyleyemeyip aklımda kalmayanlar. Görülmüş güzel bir rüya gibi.. Ama öğlene doğru unutulan. Yazılan yazılar vardı eskiden, defterlere, sigara jelatinlerine, peçetelere. Onlara bile aktaramaz oldum rüyalarımı.. Sonradan sonraya anladım ki problem yazamamak değilmiş. Paylaşamamakmış.

Böylesi de rahatlatıyormuş insanı. Kimin okuduğunu bilmeden. Belki okunduğunu bile bilmeden.

Zaten bu internet çevirmedi mi bütün hayatı dev bir mastürbasyona?

Blog : ağ güncesi

Yani?

Deli günlüğü.. Yoo yoo kötü bir şey değil.. Hani günlük dediğimiz bize bizi hatırlatması gereken şeydir ya hani.. Onun gibi.. Bizi diğerlerine anlatanı. Yani gizli olmayanı.

Hiç birimizin yapamadığı, sokakta gördüğümüz kendi kendine konuşan “Deli” dediğimiz insanlar var ya. İşte onların günlüğü.. Ama sokakta bağıramayacak kadar korkak olanların ki. Benim gibi.

Geçenlerde bisiklete binerken fark ettim. Kendi kendimle sesli sohbet ediyorum. Yoruyor da hani bisikletin üzerinde. Boşu boşuna efor… Maden öyle dedim..

Delilerin bir günlüğüne de katkım olsun dedim.. Çağımıza uygun en az efor harcatanından. En az dayak yeme riski olanından..

Hoş buldum Delilerin, deliliklerini bile kabul edemediği yapay tımarhane günlüklerimize..