Son Gece...

Çay ile sarhoş eder, sohbet ile cila atarsın...
Ayrı bi güzelsin be Ankara...

MAVAL

Olmak yada olmamak işte hakikaten bütün mesele bu imiş... Orada yada burada olmak yada olmamak... Olmamak yada olamamak... Fark etmez bütün meselese -An- içerisinde bulunup bulunamamak. 

Kimi an bir şeyin eksikliği, yokluğu, yoksunluğu yaşanır ya hani insanın içerisinde... Tam gibi gelmez yaşanan insana... Şekersiz çay gibi... 

Anlatılan masalın sonunda uyuya kalmak ve masalın sonunu merak etmek gibi... Mesele uykunun güzelliği mi, masalın huzuru mu?

Olmak yada olmamak.

Us and Them

Bizi bize getiren, bizi bizden geçiren, bizi bizden götüren, bizi üreten, bizi tüketen yine ve sadece BİZ'iz...

Ne Mutlu BİZ'e... Böyle ölenlere...

BAZEN

Bir takım zamanlarda -Ölmek istiyorum-

Böyle bir takım zamanlarda yaşamak -Zûl Geliyor- Dolayısıyla ölmek istiyorum...

Ama genelde ölemeden uyuya kalıyorum...

Bakıcaz artık... Ya bi dün uyumayacağız, ya da bi güne daha uyanacağız...

Bakıcaz....

RÜYA - Günümüz

Tam başlıyordum yazmaya aklıma geldi.. Bi de baktım ki adamlar kısaca bi özet geçmişler benim yapacağım girizgaha..

...
Sen nehirleri yataklarında ayırırdın da örterdin üstümü,
hani yuvarlanıverirdi taşlar, hani canları isterse.
En güzel günleriydi onlar ama geri geliceklermiş gibi değil.
Bu sefer
mutsuzum ama keyfim yerinde.
Gel beraber diye değil.
Karanlık artık hurda bir eşyadır ve
en güzel yerinde durur evin.
...

Sonrasında 2011 Aralık ayına gidiyor aklım... O zamanlar yaptığım büyük aptallıklar sonrasında öğrediğim;

"Rüya insanın duyduğu en samimi nasihat" cümlesi.

Bi rüya gördün dün gece... Eski eve gidiyordum. Her özlediğimde o evde buluşuruz rüyada.. Aynı ev değil ama "O" ev... Yine gittik O eve.. Ama bu sefer annem de yanımda.

Evde artık başkaşının yaşadığını görünce annemle birlikte uzaklaşıyoruz.. Tam binadan çıkarken hep karşılaştığımız karşı komşu ile karşılaşıyoruz. Kendisi;

"Gitti.. Taşındı.. Ama giderken bunları çöpe attı. Bende anıdır diye aldım" diyerek kömürlüğe indiriyor beni.. Bir iki kilim, yastık, kitap ve bir kaç süs eşyası... 

Atılmış eşyalarla birlikte çıkıyorum yukarıya. Annem ağlıyor, ben ağlayamıyorum.. Ellerim titriyor.. 

Annemin gözyaşlarıyla uyanıyorum.. Sol elimin baş parmağında bir acı kalbime kadar... 


Sonra yine şarkı devam ediyor.. 

...
En güzel günleriydi onlar ama geri geliceklermiş gibi değil. 

Bu sefer mutsuzum ama keyfim yerinde. Gel beraber diye değil. Karanlık artık hurda bir eşyadır ve en güzel yerinde durur evin. 
...


Beni siktiret.. 

Yaşanmışlıklarının kırıntılarını bile atarsan çöpe yazık o zamana kadar taşıdıklarına... Sonra bir bakarsın yaşayacak ve yaşatacak birşey kalmamış içinde... Antalmaya kalktığında da kimse kalmamış geçmişinde. 


- Üzgünüm eskisi gibi değil lunapark - Umarım büyüdüğünde aramazsın atlı karıncaları...

Mousquetaire Monsieur d'Artagnan

istiyorum...

Uzun zamandır bir şey istiyorum...
Canı gönülden....
Uzun zamandır Bitmek istiyorum...
Canı Gönülden... Bitmek...

Şarap

Sene 2008 yada 2009 bi dostumun kız arkadaşı bana: "Seni her zaman şarap kokan bir adam olarak hatırlayacağım" dedi. Bu bana ilk zamanlar utanç duyulacak bir şey devrisi zamanlarda ise gün geçtikçe iltifat haline gelmeye başladı.

Ama ben hala bir şişe şaraptan kaç kadeh çıktığını bilmiyorum.. Çünkü saymıyorum...

Yazmak değil "Anlatmak" istiyorum.. Bunun için yazarak anlatamıyorum. Yanlızlıkdır bu zahir, ama kimsesizlik değildir.

Ederlezi

İmsak geçti, gün doğacak..
Doğan günün gecesi Hıdırellez kutlanacak..
Bedene yaz, aşka niyaz vakti olacak..

Hayat...

Her gün kurduğun saatin nasıl çaldığını bilmiyor isen uyanamazsın... Yorma kendini...

Yürüdüm

Yürüdüm...
Yürüdüm durmandan...
Ne gittim ne geldim ne de durdum..
Sadece yürüdüm durmandan.
Tökezlemedim değil,
Suratım çok çamur gördü,
karalığım belki bundandır.
Ruh yıkanmaz ki mori aklansın...

Yürüdüm...
Ayaklarım kıskandı yürümemi.

Gittim..
Kalanlar kıskandı gidişimi.

Geldim..
Bekleyenler kıskandı dönüşümü.

Durdum..
Devinenler kıskandı Duruşumu..

Ama ben,
Ne gittim ne geldim ne de durdum..

Ben sade sevdim, Sade aşık oldum..
Kör kepek gibi..

Sade..
Ak dünyanızda KARA leke gibi...

Yürüdüm gittim...

Döngü

Kara kahverengi bir tonda varolamamak.
Ne kumu, ne de rüzgarı hissedememek...
Toprağı bilmeden göç etmek.
Güneşi görmeden ateşten sıcağı tasvir etmek.. 
Boğulmadan nefesi,
Kanamadan yarayı,
Bakar iken dokunmayı anlatmaya çalışmak.. 

Dokunabildiğin şeye bakmayı, bakabildiğin şeye dokunmayı anlayamaya bilirsin üçünüde anlamadığın zaman.. 

"Us"lanmak durulmak değildir. Akıllı ama sapkın olabilirsin. Ama Us'lu ve salak olamazsın.

Beklemek kadar umarsız, Umar kadar çaresiz dil hataları... Dilin kemiği yok, hata insana has.. Yada öyle sanır.. Filhakika hayat değil mi sanrı.. 

Velev ki kendimizi yaşıyoruz, bu fikrimi dütrüp duran kim? Ben isem neden mani olamıyorum. 

Hiç birisini hatırladığınızda topuklarınız kaşındı mı?

Sen istemesen bile dönen bir dünyada yaşamanın koşulsuz itaati içerisinde neye ne kadar isyan edebilirsin ki?

Nereye Kadar,

Yazacaksın,
Okuyacaksın,
Ne kadar vaktin vard bunu fütursuzca harcıyacaksın,
Koşacaksın,
İçeceksin,
Ayılacaksın,
Ayılamayacaksın,
Susacaksın,
Susayacaksın...
Ama enikonu bi sigara yakacaksın.... (Ohhh...)

"Kelimeler... Gerçeğin Beceriksiz avcıları.." M.K.K." 

Velhasılkelam aldığın değil, verdiğin nefes kadarsın... 

Babamında dediği gibi; Merci...